Pages - Menu

28 Haziran 2014 Cumartesi

TANRIÇA’NIN SAVAŞI (TANRIÇA #2)



Kate Winters ölümsüzlüğü hak etti.
Ama hayatını Ölüler Diyarı'nda, Henry ile birlikte geçirmek istiyorsa bunun uğruna savaşması gerekecek.
Bütün olanlar içerisinde, ölümsüzlüğü kazanmak en kolayı olmuştu. Kate, artık Ölüler Diyarı Kraliçesi olarak taç giymek üzere olmasına rağmen, kendisini her zamankinden çok daha yalnız hissetmektedir. Ölüler Diyarı'nın hükümdarı olan Henry'ye karşı duyduğu sevgi günden güne büyürken, Henry ona karşı gittikçe mesafeli ve gizemli davranmaya başlamıştır. Kate'in taç giyme töreninin tam ortasında, evrende kendisini öldürebilecek kadar güçlü olan tek varlık tarafından alıkonur: Titanların Kralı, Kronos.
Diğer tanrılar her birinin sonunu getirebilecek olan savaşa hazırlanırken Henry'nin Tartarus'dan kurtuluşu yalnızca Kate'in elindedir. Ama Ölüler Diyarı'nın sonsuz mağaraları içinde yolunu bulabilmesi için, geleceğini tehdit eden tek kişiden yardım talep etmelidir. Henry'nin ilk karısı, Persephone. 

Ya ölümsüzlük ebedi değilse?


Kate ve Henry ile sizi şu yazıda tanıştırmıştık serinin diğer kitaplarını okumak benim için araya farklı kitaplar girdiği için biraz uzun sürdü. Oysa büyük bir heyecanla ikinci kitabı okumayı istiyordum. Yazarın sakin bir şekilde başlayıp sonlara doğru heyecan dozunu arttıran bir tarzı olduğunu seriyi okuyan herkes kabul etmiştir diye düşünüyorum. Tanrıça’nın Savaşı’nda da yazar ablamız sağ olsun aynı tarzı benimsemiş.

İlk kitabın sonunda hatırlarsanız Kate bütün testleri geçmiş ve anlaşma üzerine senenin yarısını özgürce yeryüzünde geçirmişti. Bu kitapta Kate, tatil sonunda saraya döner; büyük bir heyecan ve Henry’e olan özlemiyle, fakat gelir gelmez tam bir sorunlar yumağının ortasına düşer. Kitap aslında şimdi yazarken fark ediyorum biraz hareketli geçmiş. Persophone bile sadece ismen değil cismani olarak karşımıza çıkıp selam etti hepimize. İstemeden de olsa ortalığı karıştırdı biraz..

Kate daha biricik kocası Henry ile hasret gideremeden Kronos diye bir canlının varlığından haberdar olur. Meğersem bizim tanrıları öldürebilecek bir güç varmış; titanların kralı Kronos! Kronos efendi Henry ve diğerlerini tutsağı yapınca Kate onları kurtarmak için maalesef tek rakibi olan nam-ı diğer Henry’nin hala kalbinin derinliklerine hükmeden kişiden, Persephone’den yardım istemek zorunda kalır. Her sahneleri güzeldi ikilinin.

Kronos kitaba hareket sağlayan bir karakter oldu. Herkese karşı saldırı içindeyken Kate’e karşı özel bir ilgi duyması işleri daha da karmaşıklaştırdı. Kitap boyunca Kronos’un Kate’e gösterdiği ayrıcalıklı davranışı görüyoruz. Bu ilgi sayesinde Kate’in, Henry kurtarma şansı nedir sizce?

Savaş-aksiyon sahnelerini es geçelim şimdi, Kronos karakterinin varlığından ötürü pek çok kez savaşmak zorunda kaldılar. Kate zavallı süründü resmen Persepone’den ötürü. Yazık kızcağız Henry’nin aşkına hala tam anlamıyla kavuşamamışken bir de kızkardeşiyle yüzleşmesi, Henry ve Persephone’nin aynı kare içinde olması can sıkıcıydı. İlk kitabın sakinliğine nazaran bu kitap biraz daha hareketli ve temposu yüksekti. Persepone’nin varlığı, Kate ve Henry’i ister istemez bir yüzleşme içerisine soktu. İşleri yoluna sokup sokmadıkları ise son kitapta.

Sırada son kitap var onu da birkaç güne okuyup yazarım sanıyorum :)

Puanım 5 üzerinden 4